1980 ler gerimi geldi…? Ne dersiniz…?
Tevfik Caner..
2 haziran'ı 3 hazirana bağlayan gece saat 2 gibi gözaltına alındı..gözaltına alınma işlemi 20 ye yakın polisin demir sopalarla dövmesi ve yüzüne yakın mesafeden 1 tüp dolusu biber gazının boşaltılması süretiyle yapıldı..
polis arabasının bağajına konuldu..yolda indirilip tekrar dövülmek istendi..can havliyle bağaja yapıştı,dışarı çıkmadı..belki bu yüzden yaşıyor..
Polis amiri durumunu görüp onu dövenlere eline sağlık dedi..Devlet Hastenesine getirildi..tam oradayken aradım "abla çabuk gel, almayın telefonumu, avukatımla görüşüyorum, telefonumu alıyorlar, gel nolur" dedi ve telefon kapandı..avukat arkadaşlar E.E ve A.K ile gece saat 02.00 den sabah 6.00 ya kadar Caner'i aradık. Eskişehir Devlet Hastanesine gittik orada yoktu. ancak caneri tanıyanlar ve diğer görgü tanıkları canerin hastaneye getirildiğini, yanına kimsenin yaklaştırılmadığını, onunla konuşmak istediklerinde uzaklaştırıdıklarını ve 4 polisin onu orada sürekli "sıkıştırdığını" daha sonra muayene işlemi yapılmadan çıkarıldığını söylediler..
Oradan Emniyet Müdürlüğü gittik, bize ellerinde gözaltında olan kimsenin olmadığını, Cengiz Topel Caddesindeki Güvenlik Şubeye gitmemizi söylediler.. Çarşı Karakolu Güvenlik Şubeye, Güvenlik Şube Çarşı Karakoluna gönderdi..Gözaltına alınan diğer 13 kişiyi Çarşı Karakolunun nezaretinde bulduk.. Aralarında caner yoktu.. Yunus Emre Devlet Hastanesine gittik.. Hastane polisi ve danışmadaki memur adli vakalar arasında Caner'in olmadığını söyledi..Bu arada telefonla Emniyet içerisindeki tüm şubeleri aradık..Odunpazarı polis merkezine yönlendirildik..Orada tevfik isimli biri kişi vardı ama 50 yaşlarındaki bu kişi tevfik caner değildi..
Tekrar Emniyet Müdürlüğüne gittik biraz ısrar edince güvenlik şube müdürlüğünde bu isimde bir gözaltı olduğunu göylediler..Tekrar güvenlik şubeye gittik..Binanın içine bile alınmadık..Gene ısrarla telefonla arayarak ve kapıda sürekli durarak tevfikin gözaltında olduğnu ancak gözaltına alan ekibin TEM de görevli ekip olduğunu, halen Güvenlik Şubeye teslim edilmediğini öğrendik..Tevfik caner'in can güvenliğin duyduğumuz endişe katlandı..
Eskişehir milletvekili Kazım Kurt'u aradık..sağolsun ilgilendi..müracaat savcısı ve baro başkanını defalarca aradık ama ulaşamadık..Eskişehir Barosu yöneticileri Çağrı Yücel ve Müslüm Tuğcu ile sürekli iletişim halinde olduk..Bu arada güvenlik şubede çalışan bir polis pencereden kapıda bekleyen bizlere "hastanedeymiş getiriyorlar" diye bağırdı..iki kapısı olan şubenin her iki kapısına farklı arkadaşlarla bekledik..Gelen olmadı..Tekrar devlet hastanesine gittik.. Bu kez hastane girişine baktık..02.28 saatinde giriş yapılmış muatyene olmamıştı..Telefonla Yunus Emre hastanesini aradık..orada olduğu söylenince devlet hastanesinden Yunus Emreye geçtik..
Yunus Emre Devlet Hastanesinde sivil polisleri bulduk..Caneri görmek istediğimizi söyledik..sivil polisler "ifadede görürsünüz" dediler..Orada doktorla görüşmemiz sonrasında Caner'in 02.50'den itibaren kolu ve burnu kırık olmasından ağır darpa uğramasından dolayı hastanede müşaade altında olduğunu öğrendik..Yani Caner biz ilk yunus emreye gittiğimizde dahi hastanede olmasına rağmen bize gösterilmedi..
O sırada sivil polisler caner'i arka kapıdan bizle görüştürmeden kaçırdılar..
Güvenlik şubeye vardığımızda biraz önce gelmişti ve durumu çok kötü idi.. Kolu ve burnu kırılmış vücudu çürükler içindeydi.. ayakta zor duruyordu.. kendisinin arabanın bağajında taşındığını, polisin kendi hakkında "bunu kaybedelim, bir tarlaya atalım" diyererek fiziki işkenceye psikolojik işkenceyi eklemişlerdir..
yaklaşık 4 saatlik bir gözaltı takibi sonrasında bulduk caner'i..ve onu görünce polisin bizden neden kaçırdığını anladık.. yukarıda ki fotoğraf biraz anlatıyor durumunu, ancak vücunda sayısız cop izi var..
Polislere bir insanı nasıl bu hale getirirsiniz dedik.. ses yok.. sizin çocuğunuz yok mu dedik. ses yok..
caner kendisini bu hale getirenlerden gözaltı sonrasında savcılığa giderek şikayetçi oldu.. şikayeti alan savcı şaşırarak anlattıklarınız 80'ler deki gibi dedi.. evet 80'ler deki gibi.. bu ülkede polis şiddetinde tarih 80'lerde donup kaldı..
Polis amiri durumunu görüp onu dövenlere eline sağlık dedi..Devlet Hastenesine getirildi..tam oradayken aradım "abla çabuk gel, almayın telefonumu, avukatımla görüşüyorum, telefonumu alıyorlar, gel nolur" dedi ve telefon kapandı..avukat arkadaşlar E.E ve A.K ile gece saat 02.00 den sabah 6.00 ya kadar Caner'i aradık. Eskişehir Devlet Hastanesine gittik orada yoktu. ancak caneri tanıyanlar ve diğer görgü tanıkları canerin hastaneye getirildiğini, yanına kimsenin yaklaştırılmadığını, onunla konuşmak istediklerinde uzaklaştırıdıklarını ve 4 polisin onu orada sürekli "sıkıştırdığını" daha sonra muayene işlemi yapılmadan çıkarıldığını söylediler..
Oradan Emniyet Müdürlüğü gittik, bize ellerinde gözaltında olan kimsenin olmadığını, Cengiz Topel Caddesindeki Güvenlik Şubeye gitmemizi söylediler.. Çarşı Karakolu Güvenlik Şubeye, Güvenlik Şube Çarşı Karakoluna gönderdi..Gözaltına alınan diğer 13 kişiyi Çarşı Karakolunun nezaretinde bulduk.. Aralarında caner yoktu.. Yunus Emre Devlet Hastanesine gittik.. Hastane polisi ve danışmadaki memur adli vakalar arasında Caner'in olmadığını söyledi..Bu arada telefonla Emniyet içerisindeki tüm şubeleri aradık..Odunpazarı polis merkezine yönlendirildik..Orada tevfik isimli biri kişi vardı ama 50 yaşlarındaki bu kişi tevfik caner değildi..
Tekrar Emniyet Müdürlüğüne gittik biraz ısrar edince güvenlik şube müdürlüğünde bu isimde bir gözaltı olduğunu göylediler..Tekrar güvenlik şubeye gittik..Binanın içine bile alınmadık..Gene ısrarla telefonla arayarak ve kapıda sürekli durarak tevfikin gözaltında olduğnu ancak gözaltına alan ekibin TEM de görevli ekip olduğunu, halen Güvenlik Şubeye teslim edilmediğini öğrendik..Tevfik caner'in can güvenliğin duyduğumuz endişe katlandı..
Eskişehir milletvekili Kazım Kurt'u aradık..sağolsun ilgilendi..müracaat savcısı ve baro başkanını defalarca aradık ama ulaşamadık..Eskişehir Barosu yöneticileri Çağrı Yücel ve Müslüm Tuğcu ile sürekli iletişim halinde olduk..Bu arada güvenlik şubede çalışan bir polis pencereden kapıda bekleyen bizlere "hastanedeymiş getiriyorlar" diye bağırdı..iki kapısı olan şubenin her iki kapısına farklı arkadaşlarla bekledik..Gelen olmadı..Tekrar devlet hastanesine gittik.. Bu kez hastane girişine baktık..02.28 saatinde giriş yapılmış muatyene olmamıştı..Telefonla Yunus Emre hastanesini aradık..orada olduğu söylenince devlet hastanesinden Yunus Emreye geçtik..
Yunus Emre Devlet Hastanesinde sivil polisleri bulduk..Caneri görmek istediğimizi söyledik..sivil polisler "ifadede görürsünüz" dediler..Orada doktorla görüşmemiz sonrasında Caner'in 02.50'den itibaren kolu ve burnu kırık olmasından ağır darpa uğramasından dolayı hastanede müşaade altında olduğunu öğrendik..Yani Caner biz ilk yunus emreye gittiğimizde dahi hastanede olmasına rağmen bize gösterilmedi..
O sırada sivil polisler caner'i arka kapıdan bizle görüştürmeden kaçırdılar..
Güvenlik şubeye vardığımızda biraz önce gelmişti ve durumu çok kötü idi.. Kolu ve burnu kırılmış vücudu çürükler içindeydi.. ayakta zor duruyordu.. kendisinin arabanın bağajında taşındığını, polisin kendi hakkında "bunu kaybedelim, bir tarlaya atalım" diyererek fiziki işkenceye psikolojik işkenceyi eklemişlerdir..
yaklaşık 4 saatlik bir gözaltı takibi sonrasında bulduk caner'i..ve onu görünce polisin bizden neden kaçırdığını anladık.. yukarıda ki fotoğraf biraz anlatıyor durumunu, ancak vücunda sayısız cop izi var..
Polislere bir insanı nasıl bu hale getirirsiniz dedik.. ses yok.. sizin çocuğunuz yok mu dedik. ses yok..
caner kendisini bu hale getirenlerden gözaltı sonrasında savcılığa giderek şikayetçi oldu.. şikayeti alan savcı şaşırarak anlattıklarınız 80'ler deki gibi dedi.. evet 80'ler deki gibi.. bu ülkede polis şiddetinde tarih 80'lerde donup kaldı..
Yorumlar