“İçki yasağı değil,”yaşam tarzına” müdahale


İÇKİ-RAKISorun Alkol sorunu değil, Özgürlükler sorunudur * “İçki yasağı değil,”yaşam tarzına” müdahale

Ulusal Eğitim Isparta
ispartauedsb@gmail.com
Tarih 26 Mayıs 2013
Sayı 2013/6
Sorun Alkol sorunu değil, Özgürlükler sorunudur.
“İçki yasağı değil,”yaşam tarzına” müdahale
AKP’nin önerisi ile “faşizan yöntemlerle” parlamentodan geçirilen alkollü içki yasakları AKP hükümetinin, gerici bir toplum mühendisliği ile toplumsal yaşamın tüm alanlarını yasakçı bir zihniyetle yeniden düzenleme amacının bir parçasıdır.

Açıkça özgürlük karşıtı faşizan bir müdahale olan bu düzenleme, AKP’nin “Halk sağlığını korumak” ya da Anayasa’daki ifadesiyle “Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri gençliği kötü alışkanlıklardan, alkolden, uyuşturucudan korumakla sorumludur” maddesi ile gerekçelendirilmeye çalışılan yasağın, birilerini özellikle gençleri “korumak”la uzak yakın hiçbir ilgisi yok.
İçki yasağı yalnızca “yaşam tarzına” müdahale değil aynı zamanda, bireysel ve toplumsal yaşamı paraya endeksli bir meta haline getiren bir uygulamadır. Bu yolla alkol tüketimi yoksullara yasaklanmakta, varsıllar açısından ise bir şey değişmemektedir.
İçki pahalanıyor ve yoksulların yaşamından çıkmaya zorlanıyor. Erdoğan’ın kürtaj, en az 5 çocuk açıklamalarıyla, içki açıklamaları; toplumu küreselleşme doğrultusunda yeniden şekillendirme projesinin bir parçası.
Bu yasaklarla İçki kaçakçılığı artacak, Alkol lüks bir ürün olacak, en yüksek düzeyde ücret alan emekçi kitlelerin geniş tabakaları tarafından tüketimini sağlaması olanaksızlaşacaktır.
AKP klasik bir muhafazakâr/faşist bir parti olarak toplumsal yaşam alanlarının bütününde egemenliğini pekiştirme,toplumu ve bireyi denetim altına alma ve yeniden yapılandırma çabasındadır. Bu nedenledir ki Erdoğan, hem kadın bedenine, hem insanların yapacakları çocuk sayısına, ceplerindeki sigaraya ve tükettikleri içkiye müdahale etmeye başladı.
Hükümet, yasağı savunurken, sürekli olarak başka ülkelerde de benzer kısıtlamaların olduğuna dikkat çekiyor. Ancak Türkiye’de Avrupa ülkelerine oranla alkol tüketimi ve alkolizm oranı oldukça düşük. 2011′de yayınlanan OECD raporuna göre AB ülkelerinde kişi başına düşen yıllık alkol tüketimi ortalaması 10, 8 litre iken Türkiye’de bu ortalama 1,4 litre.
İçki yasağı genel bir sağlık koruması olarak da düşünülemez. Temel amaç sağlık konusunda adım atmak olsaydı, hükümet, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanununu ortaya koymaz, sağlık personelini
“performans” ölçütlerine tabi tutarak hem hastaları hem de hekimleri tehlikeye atmazdı. Hükümetin, ortada devasa bir işçi ölümleri sorunu varken trafik kazalarını temel dayanak noktası görmesi ise içkiye dönük kararın asıl olarak özgürlükleri kısıtlamaya dönük olduğunu gösteriyor.
Bireylerin özel yaşamlarında neyi nasıl yapacağına karışmak hükümetlerin işi değildir.Eğer Hükümet gerçekten sağlımızı düşünüyorsa öncelikle işsizliği ortadan kaldırmalı, asgari ücreti arttırmalı, doğrudan ölüm anlamına gelen nükleer ve termik santralleri kapatmalı, doğanın, yer altı ve yerüstü kaynaklarımızın talanına son vermelidir.
Son on yılda AKP adıyla izlenen siyaset gelinen bu noktada vatan dediğimiz toprağın altı ve üstündeki tüm ekonomik kaynakların yabancıların yönetimine geçmesine yol açmıştır.
Kaynaklarda yabancı yönetimi demek Osmanlı dönemindeki kapitülasyonların diğer adıdır, başka bir ülkede bulunan ekonomik gücün yönetimini ele geçirmiş olmak demektir.
Sadece özelleştirilmiş olan bankaların gecen yılki karının 13 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde nasıl zayıflatılmakta olduğumuz da açıkça görülecektir.
Buna limanları, madenleri, borsayı, sigorta şirketlerini, fabrikaları, deniz ve havayollarını, Telekom gibi iletişim merkezlerini de ilave ettiğinizde nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımız açıktır.
Türkiye artık kaynaklarını yönetemez ve yabancılara teslim edilmiş olan bu kaynaklara bağlı bir ekonomiyi sürdüremez bir hale düşürülmüştür.
AKP Hükümeti, insanların yapacakları çocuk sayısına, ceplerindeki sigaraya ve tükettikleri içkiye müdahale etmesinin altında yatan, bu çıplak gerçeğin üzerini din kisvesi ile örtme çabasıdır.
Sorun Alkol sorunu değil, Özgürlükler sorunudur. Var olan özgürlükler, kan ve gözyaşı ile elde edilmiştir. Uğruna Mücadele edilmiyorsa hiçbir özgürlük gökten inmez.
Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

İÇKİ
Nitelikli dolandırıcılık, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, kaçakçılık gibi suçlardan fezlekesi bulunan mütedeyyin milletvekilleri var. Asla içki içmiyorlar.
*
Hoca’ları da öyleydi rahmetli.
28 kere filan hacca gitti.
Zimmete para geçirdi.
Mahkûm oldu.
İçkiyi ağzına sürmezdi.
*
Abra kadabra şirketleri, davul tozu minare gölgesi holdingleri kurdular, camilerde tezgâh açıp ortaklık parası topladılar, paralar hokus pokus oldu... Bırak içkiyi, alkol var diye kolonya bile sürmezlerdi.
*
Keriz Feneri malum...
Dini-imanı alet ettiler, mübarek ramazan ayında, burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocukların fotoğraflarını gösterip bağış topladılar, sahte makbuzlarla indiragandi yaptılar, kendilerine gemi aldılar, villa aldılar, sevgililerine yedirdiler; Las Vegas’a kumara bile gittiler.
İçki içmiyorlar.
*
Bunları yakaladığı için yargılanan savcımız ne demişti? Zekât hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, ben bu güce hırsızların imparatoru diyorum, demişti. Eminim içmiyordur, o hırsızların imparatoru.
*
Laf Almanya’ya gidince, aklıma geldi. Berlin’in en lüks genelevini bir vatandaşımız açtı. Havuz var, sauna var, disko var, restoran var, sarışın var, siyah var, her renk fuhuş var, her yol var. Bi tek alkol yok. Mekana içki sokmuyor.
*
Çalabilirsin.
Soyabilirsin.
Kandır, dolandır.
Fuhuş yap, yaptır.
Aman diim bira falan içmeye kalkma.
O çok fena.
Ahlaksız mı olacaksın başımıza.
Şerefine Tayyip….!
içki yasaklarına ÇARŞI ayarı…!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Size çarpan araç faili meçhul ise

RON CLARK STORY

BAŞKA BİR İSTATİSTİK