Yazmak veya Yazmamak…!

Dostlar epeydir buralarda yazmıyordum. Neredeyse bir sene olmuş. Sebebini birçok dostum merak ediyordur. Öncelikle ortamın çok berbat olduğunu söyleyebilirim. O nedenlede aşağıda sırayla anlatacağım nedenlerle içimden ne yazmak geliyor nede yaşamak. Yaşama sevincimi yitirdim adeta. Sağlığımı ihmal edip çok yoğun sigara ve kahve içmem soluğu hastanede almama sebep oldu. Üç ay ara ile iki kere anjiyo yapıldı. İlkinde SGK yüzünden stend takılması gerektiği halde takılamadı. İkinci kez 3 ay sonra stend takılmak amacıyla tekrar anjiyo yapıldı. Ama stend takılmasından son anda yırttım. Çünkü sigarayı üç ay önce bıraktığım için yapılan ilaç tedavisi ve vücut süratle tıkanan damara doğal bypass yapmış. Şimdilik yırttık anlayacağınız. Yani ömür boyu içmek zorunda olacağım ilaçları şimdilik içmekten kurtuldum.Esas şaşırtıcı olan hiçbir şekilde yardım almadan yine yardımcı bir şeyde kullanmadan sigarayı çok kolay bırakmam oldu. Yöntemi çözdüm. Bu konuda yardım almak isteyenlere yardımcı olunur. Bu konuyu ayrıca yazacağım zaten. Gelelim diğer olaya. İkinci anjiyodan sonra karar aldım en kısa sürede yeniden tekrar araba alarak şişmanlamamak için dağ bayır doğada dolaşmak istiyordum. Epeyce araştırıp uğraştıkdan sonra nihayet güzel ve istediğim gibi bir araba aldım. Bir ayda sigaraya verdiğim parayı arabanın kredi taksidine veriyorum artık. Ama maalesef daha henüz dağ bayır dolaşamadan epeyce kilo aldım. Şimdi de aldığım kiloları vermeye çalışıyorum. Yani anlayacağınız her iki tarafı çamurlu değnek. Her sabah yürüyüş ve spor yapmaya çalışıyorum. Gelelim ülke meselelerine!

Ülkenin ve cumhuriyetin geleceğinden çok endişeliyim. Ülkemizin geleceğini Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi yine yabancı ülkeler belirliyor. ABD bu ülkelerin başında geliyor. Yaşımın daha genç olduğu yıllarda Vatan hainliği, Vatana ihanet, Yabancı ülkelerin ülkemizin insanlarından işbirlikçileri varmıdır gibi olguların varolmasını pek kabullenmek istemiyordum. Yani bu topraklarda doğup büyüyen insanların bü ülkeye ihanet edebileceğine inanmak istemiyordum. Çünkü bize okutulan tarih kitaplarında bu gerçeklere nedense pek değinilmiyordu. Yıllar geçtikçe okumayı çok sevmem ve okuduğum kitap ve yazarların çeşitliliği arttıkça bunun ne yazıkki gerçek olduğunu hele hele bugün daha açık ve yoğun canlı örnekleriyle görmekteyiz. Şu anda ABD istihbarat örgütü CIA kendi yarattığı cemaat ve partisi AKP iktidarı eliyle rejimi değiştirmeye ve ülkeyi federatif bölünmüş diktatörlüğe dönüştürme çalışmasına şahit oluyoruz. Eskiden Türk Ordusunun başındaki kendi eğittikleri generaller vasıtasıyla darbe yapıyorlardı. Şimdi ise hiç kan dökmeden Resmen sivil darbe yapıyorlar. Hani bir zamanlar hocalarıda kanlımı olacak kansızmı olacak diyordu ya...! Bu ülkenin gözbebeği ordusu ne hale getirildi. Enteresandır halk uyuşturulmuş durumda sanki. Olanı biteni sessiz sedasız seyrediyor. Vatan hainleri ise üç paraya vatanı satıyorlar. Bu oynanan senaryonun baş aktörü hoca efendi Amerika'da onun yardımcı aktörleride Köşkte ve iktidarda. Kullandıkları silah ise DİN ve Etnisite. Bunun için medyayı tamamen ele geçirdiler. Ocağın üstüne ERGENEKON diye bir kazan koydular. Yollarına çıkan, onlara engel olabilecekleri toplayıp içine atıyorlar. Yargı kendi içinde ikiye ayrılmış. İktidar Yandaş Medya gibi yandaş yargıyı da oluşturdu.Şimdi referandum yoluyla yüksek yargıyıda ellerine geçirme peşindeler. Ha birde yandaş F tipi emniyetçilerle yandaş polisi de oluşturdular. Orduyu ve komutanlarınıda hizada tutmanın bir şekilde yolunu da bulmuş görünüyorlar. Dolmabahçe sarayında başbaşa görüşmeler. Geriye ne kaldı? Artık herşeyi yapacak güce ulaştıklarını görüyorum. Tüm iletişim araçlarını denetliyorlar. Telefondan internete kadar her şeyi kontrol altında tutmak ve dinlemek için milyarlarca dolar örtülü ödenekden yatırım yapıldığını öğreniyoruz. Gün olmuyorki bazen onlarca, bazen yüzlerce muazzaf ve emekli subay, teğmeninden orgeneraline kadar. Polis marifetiyle hayda ergenekon kazanına veya uydurma balyoz du kafesdi uydurma iddianamelerle tutuklamalar yada en son yaptıkları gibi YAŞ toplantısı arifesinde yakalama kararları çıkartarak ordunun üst kademesine biçim vermek, istemedikleri komutanları emekli etmek, terfilerini engellemek. Bütün bunlar olurken ordunun başındaki komutan da seyrediyor olanı biteni. Askerlerini korumak için hiçbirşey yapmıyor. Arada bir basın toplantısı yaparak toplumun gazını alıyor. Benim elimden bu kadar geliyor diyor. Ben üst kademedeki komutanlarında zamanında Amerika'da CIA tarafından devşirilmiş veya CIA tarafından yetiştirilmiş olanlarından seçildiğine pek ihtimal vermek istemiyorum. Ama bakıyorum maalesef öyle. Çünkü eski Genel Kurmay Başkanlarına, bazı komutanlara ve bir kısım emekli “Kasaptaki Ete Soğan Doğramaz” ve “Zırhlı Arabalı - Madalyalı” generallere nedense hiç dokunmuyorlar. Zaten onlarında hiç sesleri çıkmadığı gibi ortalıkda da görünmüyorlar. Neden acaba?
Emniyet Teşkilatında ise uzun süredir bunu gerçekleştirdiklerini yeni öğrenmiş bulunuyorum. Tabii işin içinde adı çok geçen bir cemaat ve bu cemaatin başındaki hoca efendi (hocalığı kendinden menkul) de var. Bu CIA nın dini ve dini figürleri araç olarak kullandığını dünyada başka örneklerde çok gördük. Bu konuyla ilgili araştırmacı gazeteci ve yazar Soner Yalçın ‘a ait olduğunu öğrendiğim odatv adlı internet sitesinde ve Soner Yalçın’ın kitaplarında çok detaylı bilgi verilmektedir. Bu verilen bilgiler ne emniyet teşkilatından nede başka kişilerce yıllardır yalanlanmamış vede tekzip edilmemiş bulunuyor.
ABD’nin başkenti Washington’da önemli bir Türk kuruluşu var. Adı: "Turkish Institute for Security and Democracy" (TISD). Yani: "Güvenlik ve Demokrasi için Türk Enstitüsü". Enstitüyü kuranlar Türk Emniyet Teşkilatı üyeleri; yani Türk polisi.
TISD kendi yayınlarında kurumu, “Türk Emniyet Teşkilatı’nın ABD’deki yüzü” olarak tanımlıyor. Amaçlarını şöyle özetliyorlar:
ABD’ye okuma amaçlı gelen polis memurlarına burs, barınma ve akademi olanakları sağlamak. Yani, TISD Türk polisinin ABD’de eğitilmesine yardımcı oluyor. Peki, ABD'ye giden Türk polisi sayısı hayli fazla mıydı? odatv.com
Gelelim bu günlerde olanlara. Şimdi de en büyük engellerden biri olan Türkiye Cumhuriyetini kuran CHP ve liderini yollarından çekme operasyonu yapıyorlar. CHP türk siyasi hayatından tasviyesi demek CUMHURİYETİ tasviye etmek demek. Yarın da Mustafa Kemal ATATÜRK’ü belleklerden silmek için ellerinden geleni yapacaklar hiç kuşkunuz olmasın. Bütün bunlara seyirci kalmak şahsen benim çok ağrıma gidiyor dostlar. Gözbebeğimiz TSK yani Cumhuriyetin Koruyucusu Ordumuzun ve komutanlarının pürmelali ortada. Patronları Amerika'dan istediği ve istemediği komutanları bildiriyor onlarda Türk Ordusunu kafalarına göre dizayn ediyorlar. Referandum sonucu eğer evet çıkarsa hepimize geçmiş ola. Elveda Türkiye Cumhuriyeti. Yeni rejimin artık biçimi ve adı ne olur artık zamanı gelince göreceğiz. O zaman ikinci cumhuriyetci vatan hainlerinin nasıl zil çalıp oynayacaklarını hep beraber seyredeceğiz. Ama ben yanılırımda insanlarımız uyanmış olurda Hayır derlerse işte o zaman bu vatan hainlerinin yargılanmalarını, yolsuzlukların hesaplarının sorulacağı günleri hep birlikte görürüz.....! Tek korkum esasında çok korkuyorum nedenmi korkuyorum? İktidar partisinin tüm devlet imkanları ellerinde. Referandumun gerçek sonuçları istedikleri gibi çıkmassa bunu binbir alavere dalavere ile değiştirmeleri. Muhalefet partilerinin ve halkın uyanık olmaları buna müsade etmemeleri. Bunun içinde olağan üstü gayret göstermeleri gerekiyor. Ellerinde olan iktidarı bırakmamak için her şeyi yapacaklarını umuyorum. Bütün bunlara kim dur diyecek. Yoksa yeniden bir kurtuluş savaşımı vermek zorunda kalacağız. Yoksa iş işden artık çoktan geçtimi....Sevgili Bekir COŞKUN'un 03 Ağustos 2010 Salı tarihli yazısında dediği gibi mi olacak ne dersiniz.
“EVET” derseniz iki tane “12 Eylül” ünüz olacak...
İkiz “12 Eylül” ler...Birbirinden farksız...
yarın bütün bunları göreceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Size çarpan araç faili meçhul ise

RON CLARK STORY

BAŞKA BİR İSTATİSTİK