Ergenekon En Kapsamlı Psikolojik Saldırı Örneğidir

 


 


 


 


PROF. MEHMET KEREM

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü

ataturk18mediumoo8 Ergenekon aslında ATATÜRK'ün kişiliğine ve onun kişiliğinde var olmuş Türk milletine cumhuriyetine karşı girişilen en kapsamlı psikolojik saldırı örneğidir. Bu nedenle tutuklamaların yarattığı asıl tahribatın da bu psikolojik cepheden geleceğini görmemiz gerekiyor.!

PAVLOV'un köpekleri ve milli refleksin kırılması

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp fakültesi psikiyatri bölümü Profesörü Mehmet Kerem DOKSAT şöyle açıklıyor:

“Bilirsiniz, ünlü Rus fizyolog PAVLOV, köpeklerine et verirken bir yandan zil çalınca ve bunu defalarca yapınca, bir süre sonra eti görmeden de zil sesini işitince hayvanın salyası akmaya başlar. Bu şartlı reflekstir: Hayvanın tabiatında olmayan bir uyaran (zil sesi) , onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır. Ama eğer sürekli olarak zil çalıp hiç et göstermezseniz, bir süre sonra bu şartlı refleks söner; devamının tesisi için arada et de gösterilerek pekiştirilmelidir.

Hiçbirimiz dünyaya Türk, Meksikalı, Sünni veya Katolik olarak gelmeyiz; bunlar bize öğretilen değerler, yani şartlı reflekslerdir. eğer pekiştirilmezlerse, zamanla sönerler.

Bir gün Pavlov'un enstitüsünü su basar. köpeklerin bir kısmı boğulur bir kısmı da günlerce terörize olur çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır. kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yok! şu müthiş sonuca varır: Ağır travmalar, (ergenekon ve sosyo ekonomik şartlar) şartlı refleksleri ortadan kaldırır.

İnsanı veya hayvanı en doğal, en ilkel haline geri döndürür.

Bir yandan her gün 15–20 şehit, 'kanları yerde kalmayacak' denip sürekli kanlarının yerde kalması, bir yandan ergenekon bilmem ne deyip büyük bir çoğunluğunun suçsuz olduğuna herkesin emin olduğu, hatta tek suçu Atatürk’ü ve onun ilkelerini sevmek olan insanların sabaha karşı evlerinden alınarak hapse atılmaları… bir yandan orada burada araba yakarak, polise taş atarak etnik kalkışmalar… hepsini toplarsanız, temel güvenlik duygusu ortadan kalkıyor.

Pavlov'un köpeklerindeki gibi, bu kadar ağır travmalarla şartlı reflekslerimiz (millî duygularımız ve tepkilerimiz) kırılıyor.

Batılı emperyalistler yok etmek istedikleri uluslara saldırırken o ulusların önderlerinden başlarlar işe. Çünkü ulusal bütünlüğü sağlayan ulusal önderdir. Bunu gayet iyi bilen emperyalistler bu noktada psikoloji bilimini de yardıma çağırırlar.

Mesela Ermenilerle Türkler arasında ulusal bir düşmanlık mı var, orada vamık girer devreye ve bu düşmanlığın kökenlerini inceler.

Peki inceleme dediğimiz şey nedir?

Burada izlenen yol ulusal ya da etnik düşmanlıkların ortadan kaldırılması değil, ABD’nin tehdit olarak gördüğü ulusların ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılmasıdır.

Kısacası milli duygunun yok edilmesidir etnik psikiyatrinin görevi.

....

İşte bizi ilgilendiren şey de budur.

Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve refleksini nasıl yok edersiniz?
Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır, o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız..


Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız.
Mesela Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar?
O zaman onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekmektedir!
Ya da Türkler atalarını, yani Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar?
O zaman onlara Atatürk’ün ne kadar sıradan biri olduğunu gösterin.

...

Farkındaysanız son on yıldır tam da böylesi bır dönemden geçiyoruz. Sözde demokratlık, tartışma kültürü adına neyi tartışıyoruz ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor?

Diyorlar ki sız soykırımcı bir milletsiniz!
Ermenilere soykırım uyguladınız.
Biz diyoruz ki hayır uygulamadık!
O zaman uyanık emperyalist diyor ki: Tamam madem uygulamadınız, bunu hemen reddetmeyin, tartışalım, öyle bir sonuca varalım.
Size mantıklı geliyor, nasılsa biz suçsuzuz, tartışmadan galip ayrılırız diyorsunuz.
Ama tartışma masası kurulduğunda hiç de ortada eşit bir tartışma şansı olmadığını görüyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz, tüm televizyonlar, gazeteler, aydınlar sizin Ermenileri katlettiğinizi yaymaya başlıyor.
Kanıtları var mı?
Elbette yok!
Ama yalan bir kez yayıldı mı ve yalanı söyleyenlerin sayısı çok oldu mu, gerçeğin sesi çıkmaz oluyor.
Hayır diyorsunuz, gerçekleri bir de biz anlatalım.
Ama anlatamıyorsunuz, çünkü tüm propaganda kanalları size kapatılmış.
İşte o zaman anlıyorsunuz tartışmaya açmak denilen tuzağı.
Çünkü bu sürecin sonunda, ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile 'acaba' demeye başlıyor!
Acaba gerçekten Ermenileri biz mı katlettik?
Yani ulusal benlikte ilk kırılma yaşanıyor...

....

Psikolojik harbin etkisi çok büyük bir hızla bu şekilde yayılıyor.

Sonra sıra Kürtlere geliyor!
Sizden tartışmanızı istiyorlar.
Tartışma başlıyor ve yine kaybediyorsunuz. ..

...

Bir düşünelim,son dönemde neleri tartışmaya açtırdık ve neredeyiz?

Bugün misak-ı milli’yi pek önemsemiyoruz.
Kırmızı çizgileri umursamıyoruz.
Türk Dilinin önemi kalmamış.
Bu ülkede federasyon da olabilir.
Ermenilerden özür dileyebiliriz.
Kürtlere biraz toprak verebiliriz. .
Kısacası ulusal varlığımıza ait hayatı her alanda ve konuda kaybetmiş durumdayız.

...

Peki sıra neye geldi?

ataturk14vh7 Sıra Atatürk’e geldi.
Çünkü önemli olan ulusal önderi yok etmektir.
O halde tüm önderlere yapılanı Atatürk’e de yapalım.
O'nun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım.
O'nun aslında zaafları olduğunu tartışalım.
Hatta o'nun anasını bile tartışalım.
Evet, emperyalistlerin gündeminde bu vardır.
Tartışın diyorlar biz sizin atanızın anasını tartışmak istiyoruz!
Sonra?
Sonra da sıra sizin ananıza gelecek!
Hepinizinkine gelecek!

....

...

İşte asıl psikolojik harp cephesi de burada kuruluyor!

Yıllar öncesine gidiyorsunuz...
Mondros imzalanmış.
onra düşman askerleri İstanbul’a çıkartma yapmaya başlıyor.
Milyonlarca Türk sadece izliyor!
Demek ki önemli olan ilk adım, işgali izlettirebilmekmiş !
Ama aynı zamanda bir de masa!
Tartışacaksınız.
Tartışma masasında bizim sadrazam emperyalistlere yalvarıyor, biraz acıyın diye.
Peki izleyerek, tartışarak nereye varabilirsiniz?

...

Emperyalistler aslında şu anda beyinlerimize ve yüreklerimize yüzyılın çıkartmasını yapıyor.

mehmetakif Mehmet Akif, Çanakkale için ne diyordu
'Şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.'

...

Çıkartma sürerken iki tavır var alınacak.

Biri İstanbul’da işgalcileri karşılayan ve onlardan tokat yiyen bir Osmanlı paşası olabilirsiniz.
Ya da dolmabahçe'den çıkartmayı izleyen bir padişah.
Belki de evinin perdesini kapatan sıradan ve suskun bir Türk...
Ama aslında hepsi aynı kapıya ve aynı kişiliğe çıkar.
İzlersiniz!
Her şeyi!
Hasan_Tahsin_Uzer Ya da ilk kurşunu atan Hasan Tahsin olursunuz.
Hasan Tahsin’e kadar bu ülkede düşmana hiç kurşun atılmadığını bilmek ne kadar utanç verici aslında!
Peki Hasan Tahsin’i ne kadar tanıyoruz?
Hasan Tahsin’i Hasan Tahsin yapan nedir?

İlk kurşun'dan önce de kurşun atmıştır Hasan Tahsin.

Tarihin garip cilvesi Hasan Tahsin Avrupa’dadır ve bir filme gider.
Filmde Türkler aşağılanmaktadır.
Hasan Tahsin bu filmi izlemez.
'Önce izleyeyim sonra eleştireyim' demez.
Ya ne der?
Türk’e küfredenin canına okurum der!
ve çıkarır silahını ateş eder beyaz perdeye!
Film orada biter!

...

Hasan Tahsin’in insani ve sıradan yanıdır bu.

Hiçbir insan kendisine, anasına, babasına, atasına, milletine, bayrağına küfrettirmez.
En basit insan gerçeğidir.
İlkokulda bir çocuğun anasına küfretmeye kalkarsanız, sizinle anasının durumunu tartışmaz, bunun cevabı suratınıza yiyeceğiniz yumruktur.

Neden?

Çünkü çocuğun en insani ve sıradan yanıdır bu!
İşte ergenekon olayı ,ermeni sorunu Kürt açılımı ve Can Dündar’ın insani denilen (Mustafa) belgeselinin bamteli de burası.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Size çarpan araç faili meçhul ise

RON CLARK STORY

BAŞKA BİR İSTATİSTİK