SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM VE DRUGSTORE FOR YOU

Dostlar bu AKP iktidar olduğundan beri Cumhuriyet tarihinde görülmemiş çıkar uygulamalarını pertavsız bir şekilde yaptığını görüyoruz. Yani AKP başta başbakan olmak üzere bakanlar, milletvekilleri, partililer ve bütün bunların yakınlarının da zenginleşmesi yönünde gerek yasalar çıkartarak gerekse devlet sisteminde özelleştirme adı altında değişikliklere giderek hep çıkara dayalı uygulamalar yaptıklarını görüyoruz. Ne zaman bir yasa çıkartsalar bilin ki bu ülke vatandaşları için çıkmıyor o yasa. O yasanın arkasında mutlaka bir çıkar olayı var demek oluyor. Sonuçta vatandaşın cebine el atıyorlar vatandaş mağdur, bunlar zengin oluyor. Olayın özü Türk milleti yolunacak kaz olarak görülüyor. Hatta o kadar acımasızlar ki vatandaşın elinde avucunda ne varsa alıyorlar. Ülkemizde ki üç beş kamu bankasının dışındaki bankalar hep yabancıların.

Amerikan, İngiliz, Fransız, İsrail, Arabistan, menşeli bankalar. Ülke nüfusunun nerdeyse tamamı bu bankalara borçlu. Ülke de IMF ye borçlu…

Sonuçta geleceğim nokta. Bir tarihlerde başbakan konuşuyordu. Ne diyordu? “Sağlıkta şunu yaptık, sosyal güvenlikte bunu yaptık, hastanelerde kuyrukları bitirdik, artık herkes her yerde muayene olabiliyor, kuyrukları kaldırdık. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI başarıyla gerçekleşmektedir” diyordu. Nedense bir şey yaparken vatandaşı kandırmak için güzel paket yapmayı iyi biliyorlar. Birde ne yapıyorlardı "KENTSEL DÖNÜŞÜM" peki burada şimdi konuştuğumuz ne "SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM" paket ne güzel.

Geçek böyle mi oldu? Hayır gerçek olan şu:

  • Kuyruklar daha fazla artmış olarak duruyor. Sabah ezan sesiyle kalkıp hastanelerin yolunu tutacaksınız ve kuyruklarda yerinizi alacaksınız. Bir çok yerde aynı gün muayene şansınızda yok. artık herkes her yerde muayene olabiliyor ama kendi parasıyla oda varsa…!
  • Sihirli sözcük KATKI PAYI adı altında muayene dahil yapılan her iş için para ödüyoruz. Özel hastaneler bu KATKI PAYI adlı hadiseyi katmerli olarak alıyorlar.
  • İlaçlara da KATKI PAYI adı altında artık para ödüyoruz.
  • Bu gün duyuyorum. Artık aynı hastalık nedeniyle ikinci kez doktora gittiğinizde resmen normal sigortasız insanlar gibi “babalar gibi” para ödüyorsunuz. Tabii yazılan reçeteyi de devlet karşılamıyor bizler cebimizden karşılıyoruz Yani dostlar doktora gittiniz size bir teşhis koydu ilaç yazdı eve gittiniz ve birkaç gün sonra iyileşme yerine daha kötüleştiniz. Tekrar aynı hastalıktan aynı doktora gidemezsiniz. Ya ne olacak? Ya iyileşecek ya da öleceksiniz. Kah gidi kah kah…
  • Artık herkes genel sağlık sigortası yaptıracak

Şimdi sorarım size Başbakanın dediği gibi bu güne kadar gerçekten bizler yani garip gureba için ne yapmışlar? Yukarıda sıraladığım gerçekler dışında yapılan güzel bir şeyler varda ben mi göremiyorum.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI ÇÖKMÜŞTÜR

foryou-2 Bütün bunları neden yapıyorlar? Bütün bunlardan vatandaşın bir kazancı var mı? Yok nedeni gayet açık. Bakın eczacılar birliğinin feryadına.. Bende onlardan öğrendim “DRUGSTORE FOR YOU” Eczacılar Birliği sitesinden yaptığı kocaman duyuruda bakın ne diyor. Ayrıca sırada hastaneler zinciri var. Ona da sonra değineceğim.

for_you

DRUGSTORE FOR YOU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlerden biri olan Cüneyt Zapsu ile kardeşi Aziz Zapsu tarafından 2002 yılında kurulan Türkiye'nin ilk indirimli kozmetik ve bakım ürünleri zinciri For You, küresel krizden en fazla etkilenen şirketlerden biri oldu.dragstore

ECZACILAR BİRLİĞİ'NİN FERYADI

Yerel seçimlerin hemen ardından For You mağazalarına "Drugstore For You çok yakında yeniden geliyor" yazılı afişler asılmaktadır. Açıldığı 2002 yılından itibaren kendisini "Türkiye'nin ilk indirimli kozmetik ve kişisel bakım ürünleri zinciri" olarak tanımlayan For You, şimdi asıl niyetini açıkça ortaya koyuyor ve adını "drugstore" olarak ilan ediyor.

"Drugstore", adını ABD ve İngiltere gibi kimi ülkelerde, reçetesiz ilaçların satışının yapıldığı market zincirlerinden almaktadır.

Uyarıyoruz! Türkiye Cumhuriyeti yasaları ilacın eczaneler dışında herhangi bir yerde satılmasını yasaklamaktadır! Bu afişler bir suç işleneceğini önceden haber vermektedir.

Ama eğer bu "Drugstore For You" mağazaları açılana kadar yasal mevzuatta bir değişiklik yapılması öngörülüyorsa, bunu amaçlayanların Türkiye'deki onbinlerce eczacının tepkisini de göze almış olmaları gerektir.

Bu tepki şimdiye kadar gösterdiğimiz tepkilerin hiçbirine benzemeyecektir. İlaç perakendeciliğine soyunmak isteyen sermaye grupları bunu şimdiden bilmelidirler.

Yerel seçimlerin hemen ardından yaşadığımız bu gelişme manidardır.

Biz uyarıyoruz: Gelecekleri varsa görecekleri de var!

Bakın geçmişte SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI hakkında yapılan değerlendirmenin bugün ne kadar doğru olduğunu  görüyoruz.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ve Gerçekler

Erinç Yeldan, 12 Ocak 2005

“Sağlıkta Dönüşüm Programı” AKP hükümetinin Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların doğrudan gözetim ve yönlendiriciliğinde sağlık sektöründe yürütmekte olduğu düzenlemelerin genel adıdır. Bu programın ana eksenini oluşturan düzenlemeler şunlardır:

• Genel Sağlık Sigortası ve Temel Teminat Paketi;

• Birinci basamak sağlık hizmetinde sağlık ocaklarının yok edilmesi ve aile hekimliği sistemine geçilmesi;

• SSK sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı’na devri ve özelleştirilmeleri için alt yapının hazırlanması;

• Tüm sağlık çalışanlarının sözleşmeli personel olarak çalıştırılması.

Program bir bütün olarak değerlendirildiğinde, AKP hükümetinin esas amacının sağlık hizmetlerini piyasa koşullarında üretilecek ve satılacak bir ticari mal olarak özel sermaye kuruluşlarına devretmek olduğu açıkça görülmektedir.

***

Genel Sağlık Sigortası (GSS), sosyal güvenlik reformu ile birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en önemli unsurudur. Ancak, 29 Temmuz 2004 yasa taslağına göre “yeni bütünleşik bir yapı altında ... GSS’nin sağlık hizmeti sunması düşünülmediği gibi, SSK’da olduğu üzere eczane işletmesi yapması da düşünülmemektedir” (sf.27). Buna karşın, “bireylerin sağlıklarının korunması ve hastalıklarının önlenmesi için ... Aile Hekimliği’ne dayalı Birinci Basamak hizmet modeline uygun bir finansman modeli geliştirilecektir”. Daha ileri tetkik ve yatarak tedavi gerektiren hallerde ise “..kendi gelirleri ile giderlerini karşılayabilen, çağdaş işletmecilik esasları ile yönetilen, hizmet sözleşmeleri ile çalışan, idari ve mali açıdan özerk, İkinci Basamak hizmet sunumu modeline uygun bir finansman modeli geliştirilecektir”. (sf 28).

Bu aşamada “... sağlık hizmetleri geliştirilecek hizmet sözleşmeleri ile satın alınacak”; “gerçekçi fiyatlama tespitinin yapılabilmesi için modern ölçme ve izleme yöntemleri uygulamaya konulacak”; ve “ayaktan tedavi ve günübirlik tedavi uygulamaları gibi maliyetleri düşürecek uygulamalar hayata geçirilecektir”. (sf 28).

Program tüm vatandaşlarımızı GSS kapsamı altına almayı taahhüt etmektedir. Ancak burada taahhüt edilenin bir sağlık hizmeti olmaktan ziyade, vatandaşlarını öncelikle kar ve maliyetlerin düşürülmesi dürtüleriyle çalışan sağlık işletmelerinin korunmasız birer müşterisi haline dönüştüren bir yönetim anlayışını uygulamak olduğu çok açıktır. Nitekim taslak 29. sayfasında “Temel Teminat Paketinin kapsamı belirlenirken ... finansal açıdan uygulamaları tehlikeye sokacak istisnai başlıklar ve hizmetler paketin içinde öncelikle yer almayacaktır” hükmüyle vatandaşların, örneğin kanser gibi, ağır finansal yük getiren hastalıklardan uzak durmasını öğütlemektedir! AKP hükümetinin getirmeyi arzuladığı sağlık sisteminde, hasta ayakta tedaviyi yeterli gören muayenecilik hizmetleriyle yetinecektir. Bundan daha fazlasını talep eden “müşteriler”, “çağdaş” sağlık işletmelerinden parasına göre sağlık hizmeti satın almak durumundadır.

Dolayısıyla, GSS’de çizilen çerçeve, Ankara Tabipler Birliği’nden Dr. Tufan Kaan ve Dr. Selçuk Atalay’ın sözleriyle “hem sosyal güvenliğin, hem de sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kalkması ve kendi kaderlerine terk edilmesi anlamını taşımaktadır. GSS, sağlık hizmetleri sunumunun işletmeleştirilmesi, sağlık hizmeti talep edenlerin müşteri konumuna gelmeleri ve toplumsal ihtiyaçların değil, karlılığın esas alındığı ve buna uygun olarak her bir hizmetin parça başı ücretlendirildiği bir modeldir.” (SSK Gerçeği, Kasım 2004, www.ato.org.tr).

Böylesi bir dönüşüm sonunda zaten son derece adaletsiz bir yapı sergileyen ulusal gelirin dağılımı daha da bozulacak ve Türkiye yoksulluğun arttığı ve sosyal sınıflar arasında uçurumların derinleştiği bir ülke olmaya sürüklenecektir.

***

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ikinci önemli unsuru da 148 hastahanesi, 212 dispanseri, 202 sağlık istasyonu, 9 ağız ve diş sağlığı merkezi, 2 hemodiyaliz merkezi, 1 huzur evi ve 1 ilaç fabrikasıyla SSK’nın tasfiye edilerek Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi projesidir. Böylelikle SSK sağlık kurumlarının özel sermaye gruplarına birer rant transferi olarak özelleştirilmesinin önü açılmış olmaktadır. Nitekim 21 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5220 Sayılı “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Maliye Bakanlığı, “Sağlık Bakanlığı’na tahsisli taşınmazlar ile Sağlık Bakanlığı kullanımında bulunan diğer taşınmazlardan gerekli görünenleri, ... mülkiyetinin Hazine’ye bedelsiz devrinden sonra” satmaya yetkili kılınmıştır. (Dr. Kaan ve Dr. Selçuk, a.g.y). Yani, Sağlık Bakanlığı’na ait tüm sağlık kuruluşlarını satma yetkisi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a verilmiş durumdadır. Kamu malına ve kamu hizmeti kavramlarına “babalar gibi özelleştireceğiz” anlayışı ile yaklaşan bir siyasi görüşün Türkiye’yi nerelere götürmek isteyeceği şimdiden bellidir.

***

Nihai tahlilde ise sorunun özü şudur: Türkiye, uluslararası işbölümünde yüksek borçlu bir ülke olarak gözükmekte ve öncelikle borçlarının çevrilmesi görevi yükümlülüğüyle, IMF ve ulusal ve uluslararası finans sermayesi tarafından denetim altında tutulmaktadır. Öte yandan 2003 ve 2004 Türkiye’sinde çok yüksek tempolu büyüme ve kamu sektöründe ulaşılan faiz dışı fazla bütçe hedeflerine rağmen borç yükünün azaltılamadığı gözükmektedir. Kamu harcamalarındaki kesintilerin ve vergi gelirlerinin de sınırına gelinmiş olduğu izlenmektedir.

Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm Programı özünde, gerek IMF’ye gerekse ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerine aktarılacak yeni kaynak arayışı içinde olan tarikatlar koalisyonu AKP’nin kısa dönemde gerçekleştirmeye çabaladığı bir rant transferi ve güven tazeleme operasyonu olarak değerlendirilmelidir

Artık nasıl yorumlarsanız yorumlayın. artık seçim sonuçlarına baktığımızda öyle  görülüyor ki bundan sonra eskisinden daha hızlı ve daha acımasızca yollarına devam edecekler. Çünkü diyeceklerki "sizler istediğiniz kadar konuşun bakın vatandaşların büyük çoğunluğu yaptıklarımızı onaylıyor. Size ne oluyor?" diyecekler. Ama artık şikayet etmeye hakkınız yok. Unutmayınki insanlar hakettikleri gibi yönetilirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Size çarpan araç faili meçhul ise

RON CLARK STORY

BAŞKA BİR İSTATİSTİK