TÜRK GENÇLİĞİNE EMANET : CUMHURİYET !...
Rektör müsveddesi nasıl rektör olmuş bakın da öğrenin. Kesin Prof. luk süreci de aynen böyle olmuştur. Çünkü 12 Eylül sonrası bir dönem peynir ekmek dağıtır gibi Dr., Doç.,Prof. luklar dağıtıldı. Bir kesim bir senede üniversite diploması sahibi oldu. Bu dağıtma işine bizzat şahit oldum. Hatta bir ara mezun olduğum fakülte dekanı bir akşam yemeğinde bana da Dr.luk teklif etti. He he tabii bu sadece teklif olarak kaldı. Çünkü ben gülüp geçtim ve kabul etmedim. Her neyse o günden bugüne değişen bir şey yok, şimdi de yandaşlara dağıtıyorlar. Baba Pakdemirli'de devletin uçağını villasının pancurları kapalımı diye villasının üstünden geçirten Cumhuriyet ve devlet düşmanı birisiydi. Armut dibine düşer. Evet rektör müsveddesi nasıl rektör olmuş bakın da öğrenin.
İşte o yazılar........!
İşte haberin aslı-kaynağı-görüntüsü.. dileyen izleyebilr CNNTURK.COM adresinden de izleyebilir..
Emekli eğitimci – DENİZLİ
Celal Bayar Üniversitesi
Celal Bayar Üniversitesi'ne tepeden atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, üniversitesinin öğrencileri ile konuşmasını biliyorsunuz. Üniversite'ye gelen bir bakan büyüğüne protesto yapmalarını önlemek için öğrencileri tehdit ederek “Benim üniversitem burası, burada protesto edemezsiniz... Edeni atarım üniversiteden... ” demişti: “Sizler Atatürk´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm... Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Siyasi slogan atarsanız. Kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim ve hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız.”.. Rektörlerin baba çiftliği mi üniversite? Belki de! Şimdi, Mehmet Beyin atanma sürecine ilişkin, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji'de yayımlanan bir mektuptaki sahneyi aktarmakla yetineceğim: “İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü olarak size bu mesajı yazıyorum. Üniversiteleri rezil etmiş, çivisi çıkmış rektör seçilme/atanma süreçleriyle ilgili olarak yaşadıklarımı aktarmayı bir borç biliyorum. Kendi üniversitemde seçimleri kazandım… 3 Kasım günü YÖK Genel Kurulu’nda görüşmemiz vardı. Gittiğimde ilk dikkatimi çeken toplantı salonunun karşısındaki büyük salonda bir üniversitemizin rektör adayının velisinin (Ekrem Pakdemirli) oturuyor olmasıydı...” Prof. Dr. Zafer İlken. Zafer Bey, ilk sıradan üçüncü sıraya düşürülmüş ve atanmamıştı. Tabii, Ekrem Pakdemirli 'nin niçin rektör atamalarının karara bağlanacağı tarihte YÖK başkanlığında misafir edildiğinin nedeni de hemen anlaşıldı: Oğlu Mehmet Pakdemirli alt sıralardan birinci sıraya çıkartılmış ve Celal Bayar Üniversitesi'ne rektör olarak atanmıştı! Rektörlük seçimlerinde ise en yüksek oyu, Prof. Dr Semra Öncü almıştı (137 oy, Pakdemirli ise 122 oy)
28 Aralık 2010 / Bilim ve Siyaset-Orhan BURSALI BLOG : Orhan BURSALI
Birkaç gün önce sayın büyüğüm Mehmet Halil Arık hocam e-postama bu rektör müsveddesine yazdığı açık mektubu ve TÜRK GENÇLİĞİNE EMANET: CUMHURİYET !... yazılarını göndermiş bende onun izniyle bu güzel yazıları sizlerle paylaşmaya karar verdim. Celal Bayar Üniversitesi'ne tepeden atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, üniversitesinin öğrencileri ile konuşmasını biliyorsunuz. Üniversite'ye gelen bir bakan büyüğüne protesto yapmalarını önlemek için öğrencileri tehdit ederek “Benim üniversitem burası, burada protesto edemezsiniz... Edeni atarım üniversiteden... ” demişti: “Sizler Atatürk´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm... Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Siyasi slogan atarsanız. Kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim ve hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız.”.. Rektörlerin baba çiftliği mi üniversite? Belki de! Şimdi, Mehmet Beyin atanma sürecine ilişkin, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji'de yayımlanan bir mektuptaki sahneyi aktarmakla yetineceğim: “İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü olarak size bu mesajı yazıyorum. Üniversiteleri rezil etmiş, çivisi çıkmış rektör seçilme/atanma süreçleriyle ilgili olarak yaşadıklarımı aktarmayı bir borç biliyorum. Kendi üniversitemde seçimleri kazandım… 3 Kasım günü YÖK Genel Kurulu’nda görüşmemiz vardı. Gittiğimde ilk dikkatimi çeken toplantı salonunun karşısındaki büyük salonda bir üniversitemizin rektör adayının velisinin (Ekrem Pakdemirli) oturuyor olmasıydı...” Prof. Dr. Zafer İlken. Zafer Bey, ilk sıradan üçüncü sıraya düşürülmüş ve atanmamıştı. Tabii, Ekrem Pakdemirli 'nin niçin rektör atamalarının karara bağlanacağı tarihte YÖK başkanlığında misafir edildiğinin nedeni de hemen anlaşıldı: Oğlu Mehmet Pakdemirli alt sıralardan birinci sıraya çıkartılmış ve Celal Bayar Üniversitesi'ne rektör olarak atanmıştı! Rektörlük seçimlerinde ise en yüksek oyu, Prof. Dr Semra Öncü almıştı (137 oy, Pakdemirli ise 122 oy)
28 Aralık 2010 / Bilim ve Siyaset-Orhan BURSALI BLOG : Orhan BURSALI
İşte o yazılar........!
TÜRK GENÇLİĞİNE EMANET : C U M H U R İ Y E T !...
En değerli varlık en güvenilene emanet edilir.. Bundan daha doğal bişey olabilir mi?!.. Atatürk de öyle yaptı!.. Bir kişinin kendisine; korunmak ve kollanmak üzere emanet edilmiş bir değere sahip çıkmaması büyük erdemsizliktir!.. ve emanetin zarar görmesine göz yummak da öyle!....
Emanetin, değeri, ne kadar büyükse, uğradığı tahribat küçük bile olsa emanete sahip çıkmamakla yapılan ihanet erdemsizliğini küçültmez... Din de toplumsal kurallar da ahlak kuralları da bunu böyle emreder..
Hele, emanet, toplumsal bir değere sahipse, toplumun bekasını ilgilendiriyorsa, ve bireysellikten uzaksa, görevin sorumluluğu hem daha ağırlaşmıştır, hem de bir kutsiyet de kazanmıştır...
İşte bu inanç ve ahlaki değerdir ki, insanlara vatanı için,görevi içn, ölümü göze aldırır!.. Kendisinden sonra geriye kalanlar o ülkede rahat ve huzur içinde yaşasınlar diye!...
Türkiye Cumhuriyeti de Türk gençliğinin koruma ve kollamasına emanet edilmiştir!.. Atatürk’ün bizzat kendisidir bu görevi tevdi eden!.. Çünkü,Türk Gençliğini en güvenilir kesim olarak görmüştür!.. Cumhuriyet Ata’nın en büyük eseri, gençlik en güvendiği kesim! Yakışmışlardır birbirine!.
Bilmeyenlere, duymayanlara, gençliği tebalarının bir parçası olarak görenlere!.. birkez daha hatırlatalım!..Atatürk’ün kaleminden o ölümsüz nutkunu!.Devirteslim nutkudur bu anlayana!.
“Ey Türk Gençliği..
Birnci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet (sosuza dek) muhafaza ve müdafaa (korumak ve savunmak) etmektir..”
Devamından da bazı hatırlatmalar aktaralım.. Aktaralım ki, yüklenen görevin önemi ve kutsallığı unutulmasın.. Aktaralım ki,Türk gençliği görevininin idrakında olsun!..
Ülkeyi yönetenler; gençliğin bunca takazayı göze alarak neye niçin sahip çıktıklarını anlasın!..
“Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur!..Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte seni bu hazinenden mahrum etmek isteyecek, içte ve dışta düşmanların olacaktır!.. Birgün bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için içinde bulunacağın imkan ve şartları düşünmeyeceksin..”
Ve devam ediyor Atatürk,
“Cumhuriyet düşmanları emsalsiz bir başarı da kazanmış olabilirler!..”
“Zorla veya hileyle, vatanın kaleleri bir bir düşmanın eline de geçmiş de olabilie!..””
“Orduları dağıtılmış da olabilir!..”
“Daha kötüsü, ülke dahilinde iktidara sahip olanlar, aymazlık, sapkınlık hatta ihanet içinde de olabilirler!..”
“Daha da ileri giderek, iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını, işgalcilerin-düşmanların siyasi amaçlarıyla birleştirebilir..”
Ve saydığı en olumsuz koşulların var olması durumunda bile Türk gençliğine verdiği görevi tekrar hatırlatıyor Atatürk!..
“İşte bu en kötü koşullarda bile görevin, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaltır!..”
Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini korumak ve savunmakla görevli gençlik,
Büyük Nutkun yazıldığı günlerdeki 1927 gençliğiydi.
Dün de “68” ve “78” gençliği!.. Ve bugün de 2010 gençliğidir..
Her dönem kendi gençliğini yaratacaktır Türk İstiklal ve Türk Cumhuriyetini korumak ve savunmakla görevli..
“İdrak ademiyyetten kalkmadıkça”, bu görev sonsuza dek sürecektir!.. Zira tevdi edilen görev süreli değil sürekli bir görevdir!..
Nutuk 1927 Temmuzunda Dolmabahçe’de kaleme alınmıştı.. Cumhuriyete ve bağımsızlığa gençlik sahip çıksın diye...
Ve 2010 Aralık!.. Dolmabahçe’de gençler coplandı, dövüldü!.. Tekmelendi, sürüklendi, biber gazıyla haşere muamelesi gördü!.. Seslerini duyurmak, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak için.. Rektörlerinin içerde türban’a selam durmasına gönülleri razı olmadığı için!.. Antidemokratik uygulamaları, hukuksuzlukları, medreseleşmeyi hazmedemedikleri için!..
Gençlik, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada demokrasi mücadelesinde büyük bedeller ödemiştir. Tarihler yalancı şahitlik yapmaz!.. Hiçbir zulüm, hiçbir zorbalık, hiçbir, faşizan uygulama ve yalan, iftira genliği yıldırmaz!..Üstelik, Türk Gençliği diğer dünya gençlerinden bir farkla ayrılır!..Doğrudan Ata’sından aldığı direktifle doldurur meydanları!
Ve bir nutuk daha hatırlar Türk gençliği!.. Yine Ata’sından emanet!..Yine öğüt ve tavsiyelerle dolu... biraz da isyankar!..Bursa Nutku’dur bu!..
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır." demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”
Ve ekler Atatürk nutkun sonuna : “İşte benim anladığım Türk genci!..”
Ve bir grup genç bir bakana yumurta atar.. Bay Bakan, ceketinin sol omzu kirlendiği için yumurta atan öğrenciden şikayetçi olur.. Savcı, yumurta atılan siyasetçinin onurunun kırıldığı gerekçesiyle dava açar!.. Hangisi Atatürk’ün beklentisine uygun sizce!?..
Not: Atatürk’ün Türk gençliğine verdiği görev ve talimatlardan ödü kopanlar bu günlerde, Bursa Nutku’nun Stalin’e ait olduğu safsatasını ortaya atarak, gençlik eylemlerinin halk nezdindeki saygınlığına gölge düşürme peşindeler!.. Hiç belli olmaz, yakında Atatürk’ün kendi sesinden, “Bursa Nutku benim değil, benden sonra uydurulmuştur” diye üretilmiş bir kaset çıkarsa zuladan şaşmayın!..
Korku, yalandan medet umar!.. korkuyu yenmek için yalanlar da yeni yalanlar üretir!..
Emanetin, değeri, ne kadar büyükse, uğradığı tahribat küçük bile olsa emanete sahip çıkmamakla yapılan ihanet erdemsizliğini küçültmez... Din de toplumsal kurallar da ahlak kuralları da bunu böyle emreder..
Hele, emanet, toplumsal bir değere sahipse, toplumun bekasını ilgilendiriyorsa, ve bireysellikten uzaksa, görevin sorumluluğu hem daha ağırlaşmıştır, hem de bir kutsiyet de kazanmıştır...
İşte bu inanç ve ahlaki değerdir ki, insanlara vatanı için,görevi içn, ölümü göze aldırır!.. Kendisinden sonra geriye kalanlar o ülkede rahat ve huzur içinde yaşasınlar diye!...
Türkiye Cumhuriyeti de Türk gençliğinin koruma ve kollamasına emanet edilmiştir!.. Atatürk’ün bizzat kendisidir bu görevi tevdi eden!.. Çünkü,Türk Gençliğini en güvenilir kesim olarak görmüştür!.. Cumhuriyet Ata’nın en büyük eseri, gençlik en güvendiği kesim! Yakışmışlardır birbirine!.
Bilmeyenlere, duymayanlara, gençliği tebalarının bir parçası olarak görenlere!.. birkez daha hatırlatalım!..Atatürk’ün kaleminden o ölümsüz nutkunu!.Devirteslim nutkudur bu anlayana!.
“Ey Türk Gençliği..
Birnci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet (sosuza dek) muhafaza ve müdafaa (korumak ve savunmak) etmektir..”
Devamından da bazı hatırlatmalar aktaralım.. Aktaralım ki, yüklenen görevin önemi ve kutsallığı unutulmasın.. Aktaralım ki,Türk gençliği görevininin idrakında olsun!..
Ülkeyi yönetenler; gençliğin bunca takazayı göze alarak neye niçin sahip çıktıklarını anlasın!..
“Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur!..Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte seni bu hazinenden mahrum etmek isteyecek, içte ve dışta düşmanların olacaktır!.. Birgün bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için içinde bulunacağın imkan ve şartları düşünmeyeceksin..”
Ve devam ediyor Atatürk,
“Cumhuriyet düşmanları emsalsiz bir başarı da kazanmış olabilirler!..”
“Zorla veya hileyle, vatanın kaleleri bir bir düşmanın eline de geçmiş de olabilie!..””
“Orduları dağıtılmış da olabilir!..”
“Daha kötüsü, ülke dahilinde iktidara sahip olanlar, aymazlık, sapkınlık hatta ihanet içinde de olabilirler!..”
“Daha da ileri giderek, iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını, işgalcilerin-düşmanların siyasi amaçlarıyla birleştirebilir..”
Ve saydığı en olumsuz koşulların var olması durumunda bile Türk gençliğine verdiği görevi tekrar hatırlatıyor Atatürk!..
“İşte bu en kötü koşullarda bile görevin, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaltır!..”
Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini korumak ve savunmakla görevli gençlik,
Büyük Nutkun yazıldığı günlerdeki 1927 gençliğiydi.
Dün de “68” ve “78” gençliği!.. Ve bugün de 2010 gençliğidir..
Her dönem kendi gençliğini yaratacaktır Türk İstiklal ve Türk Cumhuriyetini korumak ve savunmakla görevli..
“İdrak ademiyyetten kalkmadıkça”, bu görev sonsuza dek sürecektir!.. Zira tevdi edilen görev süreli değil sürekli bir görevdir!..
Nutuk 1927 Temmuzunda Dolmabahçe’de kaleme alınmıştı.. Cumhuriyete ve bağımsızlığa gençlik sahip çıksın diye...
Ve 2010 Aralık!.. Dolmabahçe’de gençler coplandı, dövüldü!.. Tekmelendi, sürüklendi, biber gazıyla haşere muamelesi gördü!.. Seslerini duyurmak, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak için.. Rektörlerinin içerde türban’a selam durmasına gönülleri razı olmadığı için!.. Antidemokratik uygulamaları, hukuksuzlukları, medreseleşmeyi hazmedemedikleri için!..
Gençlik, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada demokrasi mücadelesinde büyük bedeller ödemiştir. Tarihler yalancı şahitlik yapmaz!.. Hiçbir zulüm, hiçbir zorbalık, hiçbir, faşizan uygulama ve yalan, iftira genliği yıldırmaz!..Üstelik, Türk Gençliği diğer dünya gençlerinden bir farkla ayrılır!..Doğrudan Ata’sından aldığı direktifle doldurur meydanları!
Ve bir nutuk daha hatırlar Türk gençliği!.. Yine Ata’sından emanet!..Yine öğüt ve tavsiyelerle dolu... biraz da isyankar!..Bursa Nutku’dur bu!..
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır." demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”
Ve ekler Atatürk nutkun sonuna : “İşte benim anladığım Türk genci!..”
Ve bir grup genç bir bakana yumurta atar.. Bay Bakan, ceketinin sol omzu kirlendiği için yumurta atan öğrenciden şikayetçi olur.. Savcı, yumurta atılan siyasetçinin onurunun kırıldığı gerekçesiyle dava açar!.. Hangisi Atatürk’ün beklentisine uygun sizce!?..
Not: Atatürk’ün Türk gençliğine verdiği görev ve talimatlardan ödü kopanlar bu günlerde, Bursa Nutku’nun Stalin’e ait olduğu safsatasını ortaya atarak, gençlik eylemlerinin halk nezdindeki saygınlığına gölge düşürme peşindeler!.. Hiç belli olmaz, yakında Atatürk’ün kendi sesinden, “Bursa Nutku benim değil, benden sonra uydurulmuştur” diye üretilmiş bir kaset çıkarsa zuladan şaşmayın!..
Korku, yalandan medet umar!.. korkuyu yenmek için yalanlar da yeni yalanlar üretir!..
ÇOK AÇIK MEKTUP!..
EY REKTÖR!...
KULAĞINI AÇ VE DİNLE!...
Emekli bir eğitimci, 68’kuşağından 65’ini devirmiş bir genç(!) olarak sesleniyorum size, bu çok açık mektubumla!..
Hocanız yaşındayım!.. Atatürk devrimleri ve onun en büyük eserim dediği Cumhuriyet sözkonusu olunca, 25’inde bir genç kesiliveriyorum!.. 12 Eylül öncesini ve sonrasını o yıllarda, iliklerine kadar yaşamış olmasaydım da gene yazardım bunları!.. Çünkü, bir eğitimci olarak, hayatım, Atatürk ilkelerini, ve Cumhuriyeti sadece savunmakla değil, onu anlatmakla, öğretmekle ve benzerlerinizle mücadele ile geçti!.. Varsın kalan ömrümüzde bu yolda harcanıversin!..Yeter ki, bu ülkede Cumhuriyete sahip çıkacak gençlik var olsun, varlığı sürsün!
Ey Rektör;
Siz rektör sıfatından önce, bir bilim adamı, ve bir eğitimcisiniz.. Rektörlük sıfatınızı, Bir-üç-beş yıl sonra kaybedeceksiniz ama, bilim adamlığı ve eğitimcilik sıfatınız devam edecek!.. Asli sıfatınıza uygun davranmak sizin asli göreviniz olmalıydı!.. Geçici sıfatların verdiği güçlerin otoriteye dönüştürülerek kullanılması, sizin asli sıfatınıza zarar verir. Ve bu hasarla da, ne toplumda, ne de bir blim adamı olarak üniversitenizde gereken saygınlığı göremezsiniz.. ilerde saygıyla, övgüyle, yadedilmezsiniz!.. Bir bilim adamı bunun idrakında olmalıdır!..
Hiç mi, Ata’nın büyük Nutku’nu okumadınız!.. Hadi onu okumadınız, her seviyede her okulun her sınıfında gençliğe bir talimat olarak asılı duran “Ey Türk Gençliği!.” diye başlayan o hitabeyi de mi görmediniz? !..
Üniversite gençliğine; “Sizler Atatürk’ten talimat alamazsınız!.. “ demek cehalettir!.. Cehaletin ötesinde bir inkardır!.. Hadi daha ötesine gitmiyelim!....
Öğrencilerle yaşadığınız o diyolog kendi sesinizle görüntülerinizle yayınlanmamış olsaydı, böylesine cehalete, böylesine, mantık ve izansızlık örneğine, hiçbir vicdan ve izan sahibi inanmazdı!.. Heyhaat!.. yaşanmış!.. Gerçek!.. Defalarca tekrarlandı..
O kabadayı tavrınız bir eğitimciye yakışmadı!.. Ne demek “atarım hepinizi!..” o sırada cevabı bir öğrenciden meşhur başparmak işaretiyle alsaydınız ne düşünürdünüz!?..
Dünyanın her yerinde, hele, her ülkede, protestolar olmakta... Ençok da bu protestolar üniversite gençliğinden gelir!.. Siz, vahiy yoluyla mı prof. Oldunuz!?.. Yaşamadınız mı öğrencilik!.. Bir kerecik olsun hışımla kolunuzu kaldırıp, nefesiniz daralıncaya kadar slogan atmadınız, ister politik ister demokratik talepleriniz için!?..
Gençlik, işçi değil, memur değil, patron hiç değil.. Ne işten atılma, ne kovulma-sürülme ne ekonomik baskı ile sindirilebilir!.. Bilindik yöntemlerle susturulamaz..Bunu bildiğiniz halde “atarım sizi üniversiteden!” tehdidi ile gözdağı vermektesiniz!.
O öğrencileri “Üniversiteden atmak” gibi bir yetki size verilmiş talimatının hangi sayfasında yer alıyor!..Hiçkimse kendisine verilmeyen bir yetkiyi doğrudan kullanamaz Bu yetkinin nasıl kullanılacağı kanunlarda yazılı!.. Tehditle gençlik biad etmez!..
Atatürk’ün gençliğe hitabesini ve Bursa Nutku’nu bilmediğiniz belli; Anayasa’dan da bihabersiniz.. “Üniversiteden atarım hepinizi!..” “Atatürkten görev alamazsınız. Ben size cumhuriyeti koruma görevi vermedim!..” “cumhuriyeti korumak size mi kaldı!” Bu sözler bir rektöre ait olamaz!.. Hele, akıl sağlığı yerinde birisine!..
Rektörlük makamını mahkemeyi kadıya mülk kılan bir makam mı zannetmektesiniz!?..
Merak ediyorum... Protesto yerine, “padişahım çok yaşa!.. Sultanımızın veziri, Darulfünunumuza hoş geldiniz!” çığlıkları atılsaydı, yine aynı tepkiyi gösterirmiydiniz!?
Ey okur!..
Lütfen şimdi bir elini vicdanına diğerini şakağına koy ve düşün!.Ülkede üniversiteler medreselesiyor mu!?.. Hala mı gelmedi Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkma zamanı!?.. İnsanın kanını donduran bu cehaletin, bu tehdidin, huzurlu bir eğitim ortamı kurması olası mı!?..
Hocanız yaşındayım!.. Atatürk devrimleri ve onun en büyük eserim dediği Cumhuriyet sözkonusu olunca, 25’inde bir genç kesiliveriyorum!.. 12 Eylül öncesini ve sonrasını o yıllarda, iliklerine kadar yaşamış olmasaydım da gene yazardım bunları!.. Çünkü, bir eğitimci olarak, hayatım, Atatürk ilkelerini, ve Cumhuriyeti sadece savunmakla değil, onu anlatmakla, öğretmekle ve benzerlerinizle mücadele ile geçti!.. Varsın kalan ömrümüzde bu yolda harcanıversin!..Yeter ki, bu ülkede Cumhuriyete sahip çıkacak gençlik var olsun, varlığı sürsün!
Ey Rektör;
Siz rektör sıfatından önce, bir bilim adamı, ve bir eğitimcisiniz.. Rektörlük sıfatınızı, Bir-üç-beş yıl sonra kaybedeceksiniz ama, bilim adamlığı ve eğitimcilik sıfatınız devam edecek!.. Asli sıfatınıza uygun davranmak sizin asli göreviniz olmalıydı!.. Geçici sıfatların verdiği güçlerin otoriteye dönüştürülerek kullanılması, sizin asli sıfatınıza zarar verir. Ve bu hasarla da, ne toplumda, ne de bir blim adamı olarak üniversitenizde gereken saygınlığı göremezsiniz.. ilerde saygıyla, övgüyle, yadedilmezsiniz!.. Bir bilim adamı bunun idrakında olmalıdır!..
Hiç mi, Ata’nın büyük Nutku’nu okumadınız!.. Hadi onu okumadınız, her seviyede her okulun her sınıfında gençliğe bir talimat olarak asılı duran “Ey Türk Gençliği!.” diye başlayan o hitabeyi de mi görmediniz? !..
Üniversite gençliğine; “Sizler Atatürk’ten talimat alamazsınız!.. “ demek cehalettir!.. Cehaletin ötesinde bir inkardır!.. Hadi daha ötesine gitmiyelim!....
Öğrencilerle yaşadığınız o diyolog kendi sesinizle görüntülerinizle yayınlanmamış olsaydı, böylesine cehalete, böylesine, mantık ve izansızlık örneğine, hiçbir vicdan ve izan sahibi inanmazdı!.. Heyhaat!.. yaşanmış!.. Gerçek!.. Defalarca tekrarlandı..
O kabadayı tavrınız bir eğitimciye yakışmadı!.. Ne demek “atarım hepinizi!..” o sırada cevabı bir öğrenciden meşhur başparmak işaretiyle alsaydınız ne düşünürdünüz!?..
Dünyanın her yerinde, hele, her ülkede, protestolar olmakta... Ençok da bu protestolar üniversite gençliğinden gelir!.. Siz, vahiy yoluyla mı prof. Oldunuz!?.. Yaşamadınız mı öğrencilik!.. Bir kerecik olsun hışımla kolunuzu kaldırıp, nefesiniz daralıncaya kadar slogan atmadınız, ister politik ister demokratik talepleriniz için!?..
Gençlik, işçi değil, memur değil, patron hiç değil.. Ne işten atılma, ne kovulma-sürülme ne ekonomik baskı ile sindirilebilir!.. Bilindik yöntemlerle susturulamaz..Bunu bildiğiniz halde “atarım sizi üniversiteden!” tehdidi ile gözdağı vermektesiniz!.
O öğrencileri “Üniversiteden atmak” gibi bir yetki size verilmiş talimatının hangi sayfasında yer alıyor!..Hiçkimse kendisine verilmeyen bir yetkiyi doğrudan kullanamaz Bu yetkinin nasıl kullanılacağı kanunlarda yazılı!.. Tehditle gençlik biad etmez!..
Atatürk’ün gençliğe hitabesini ve Bursa Nutku’nu bilmediğiniz belli; Anayasa’dan da bihabersiniz.. “Üniversiteden atarım hepinizi!..” “Atatürkten görev alamazsınız. Ben size cumhuriyeti koruma görevi vermedim!..” “cumhuriyeti korumak size mi kaldı!” Bu sözler bir rektöre ait olamaz!.. Hele, akıl sağlığı yerinde birisine!..
Rektörlük makamını mahkemeyi kadıya mülk kılan bir makam mı zannetmektesiniz!?..
Merak ediyorum... Protesto yerine, “padişahım çok yaşa!.. Sultanımızın veziri, Darulfünunumuza hoş geldiniz!” çığlıkları atılsaydı, yine aynı tepkiyi gösterirmiydiniz!?
Ey okur!..
Lütfen şimdi bir elini vicdanına diğerini şakağına koy ve düşün!.Ülkede üniversiteler medreselesiyor mu!?.. Hala mı gelmedi Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkma zamanı!?.. İnsanın kanını donduran bu cehaletin, bu tehdidin, huzurlu bir eğitim ortamı kurması olası mı!?..
24.12.2010 AKP'nin ALT SIRADAN ATADIĞI Rektörü Pakdemirliden TEHDİT, BURASI BENİM ÇİFTLİĞİM HEPİNİZİ ATARIM
Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Rektörlüğü'nü ziyaret eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı öğrenciler protesto etmek istedi. Bunun üzerine protestocu öğrenciler ile Rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli arasında sözlü tartışma yaşandı. Pakdemirli öğrencilere, "Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz" dedi.
Grup adına Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'ye açıklamada bulunan Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir, "Siz Atatürk´ün Nutku'nun son kuplesini okuyun. 'Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafa edecek güç gençliktir' der. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, 'Ben size bu görevi vermedim?' Ama diyorum ki, 'Bu görevi sizden değil, Atatürk´ten aldık" dedi.
(DHA) -- Arınç, bir süre önce Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Rektörlüğü´ne atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'ye "Hayırlı olsun" ziyaretinde bulundu.
Türkiye Gençlik Birliği üyesi olduklarını belirten bazı öğrenciler AK Parti hükümetini protesto etmek isteyince, Rektör Prof. Dr. Pakdemirli ile aralarında sözlü tartışma yaşandı.
Grup adına Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'ye açıklamada bulunan Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir, "Siz Atatürk ´ün Nutku'nun son kuplesini okuyun. 'Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafa edecek güç gençliktir' der. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, 'Ben size bu görevi vermedim?' Ama diyorum ki, 'Bu görevi sizden değil, Atatürk ´ten aldık" dedi.
Bunun üzerine Özdemir'e müdahale eden Rektör Pakdemirli, "Sizler Atatürk ´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim üniversitem. Burada slogan atamazsınız. (Öğrenci, hepimizin üniversitesi diye ekliyor!..)
Türkiye Gençlik Birliği üyesi olduklarını belirten bazı öğrenciler AK Parti hükümetini protesto etmek isteyince, Rektör Prof. Dr. Pakdemirli ile aralarında sözlü tartışma yaşandı.
Grup adına Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'ye açıklamada bulunan Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir, "Siz Atatürk ´ün Nutku'nun son kuplesini okuyun. 'Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafa edecek güç gençliktir' der. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, 'Ben size bu görevi vermedim?' Ama diyorum ki, 'Bu görevi sizden değil, Atatürk ´ten aldık" dedi.
Bunun üzerine Özdemir'e müdahale eden Rektör Pakdemirli, "Sizler Atatürk ´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim üniversitem. Burada slogan atamazsınız. (Öğrenci, hepimizin üniversitesi diye ekliyor!..)
Son söz...; Ey rektör;
Şunu anla ki; Türk gençliği, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini tehlikede gördüğünde hiçbir merciden ve mevkiden emir ve talimat almadan yapacaktır görevini!.. O görevini Ata’sından almıştır!.. Cumhuriyeti korumada, bilim adamı olararak size düşen de aslında, gençliğin yanında yer almaktır!.. Tarih sizi ak sayfasına öyle yazar!..
Mehmet Halil Arık Emekli eğitimci – DENİZLİ
Yorumlar