1.Dünya Savaşı
4 yıl sürdü
Tekrar ediyorum 4 yıl
Yani 16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye,
Çanakkale, Hicaz-Yemen,
Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri
açıldı.
İtilaf Devletlerinin 42 milyon
askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.
Kafkas Cephesi’nde Sarıkamış’ı
Rus ordusundan almak için savaştık.
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ.
Dok-san-bin asker…
Lojistik destek gelememişti çünkü.
Zaten açlardı, üşüyerek,
uykuya dalarak öldüler.
Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal
ederek uykuya daldı.
Bir daha uyanmadılar…
Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin
insanın ölümü oldu.
253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu
sayının iki katı olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun
veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir
Liseleri…
Çünkü elleri silah tutuyordu,
çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi…
Dönemediler, tarihe “meçhul
çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de mezarı da yok,
Çanakkale’de yatıyorlar!
Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi’nde Ermenilerle
Güney Cephesi’nde Fransızlarla
savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı,
TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve
Sakarya’da zafer kazandık.
Fransızları yurttan TEMİZLEDİK.
Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı
isimleri verdik.
Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü,
Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı.
Sakarya Savaşı, tarihe en çok
subayın şehit olduğu savaş olarak girdi.
İtalyanlar Muğla ve
Antalya’dan çekildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük
Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden
sonra
“İlk hedefiniz Akdeniz ileri”
dedi.
Yunan ordusu İzmir’e kadar
kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen
TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler,
anlaşmalar…
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Binlerce şehit verdik.
O binlercenin yine iki katından
fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü.
YILLARDIR PKK’YA VERİLEN
ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE…
Ve 15 Temmuz…
1 gün bile sürmedi.
Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi;
15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden
değil,
sağ olsun Erdoğan’ın
‘eniştesi’nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik.
Lojistik destek tamdı mesela.
Nedense 4 farklı noktada bekletilen
uçaklar-helikopterler,
3G bağlantıları,
televizyonlar, radyolar…
Düşman bu kez ne İngiliz, ne
Fransız, ne de Almandı…
Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı
gitmeyen,
istedikleri her şey verilen “muhterem
hoca efendileri”ydi.
Amaç devleti ele geçirmekti ama
nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı.
Her şeyden habersiz masum erlerle
polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler.
Kardeşi kardeşe kırdırdılar!
Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ’nun
kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve milletin direnişiyle birlikte darbe
püskürtüldü.
Sonuç 248 şehit, yüzlerce
yaralı…
***
Kısaca…
Evladını beşikte bırakan Nene
Hatunlar
Kocasını toprağa verip cepheye koşan
Kara Fatmalar…
Çocuk, yaşlı, kadın demeden..
Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs’ı,
23 Nisan’ı,
30 Ağustos’u,
29 Ekim’i bıraktılar!
Amma…geriye Sarıkamış’ta ölenler
için ‘halay’ çektiğimiz anmalar…
“Yağmur yağıyor çocuklar
üşümesin” diye yasaklanan 23 Nisan’lar…
Her sene hastalık bahanesiyle iptal
edilen 19 Mayıs’lar
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan
30 Ağustos’lar kaldı!
***
Velhasıl
“Elin tokadını yemeyen kendi
tokadını yumruk sanırmış!”
Tarihe altın harflerle yazılan onca
zafer,
binlerce şehit ve ders alınacak
yüzlerce hikaye kalmışken…;
Darbenin araştırılmasını
istemediğiniz meclis önergeleri,
Muhterem hoca efendinizi değil de
masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler,
Bir türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ,
KOVALAYAMADIĞINIZ ve
Düşmandan KURTARAMADIĞINIZ vatan
varken
Size de hiçbir güvenlik gerekçesi
göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları
tekrar okuyun beyler, bayanlar…
Destan 3G ile yazılmaz.
Yorumlar