Kayıtlar

Şubat, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Atatürk'ün Köy Planı

Resim
D ostlar bugün e-posta kutumda bir postayı sizinle paylaşmak istedim. Sebebi ise ekindeki bir kroki. Postayı gönderen kişinin orijinal mesajındaki duyguları aynen bende yaşadım. Hem mesajı hem de ekindeki bu krokiyi incelediğinizde sizlerde aynen benim gibi heyecanlanacaksınız. Orijinal Mesaj: ATATÜRK 'ÜN KÖY PLANI : İçinde hayvan mezarlığı, asri mezarlık, öğretmenevi, okuma odası, gençler kulübü, sosyal kurumlar, fabrikalar, köy gazinosu, damızlık ahırları olan bir köy düşünün. hayvanlar için bile mezarlık olması gerektiğini düşünen bir duyarlı deha, olağan üstü bir varlık ve bizim en büyük şansımız ATATÜRK ... İNCELEYİN SİZ DE HAYRAN OLUN ! Arkadaşlar Hani filmlerde seyrederiz, kayıp bir hazine vardır ve uzunca süren bir serüven ve iz kovalamadan sonra bir gün ortaya çıkar... İşte onun gibi bir şey yaşadım kısa bir süre önce. Dr. TAHİR TAMER KUMKALE 'nin ATATÜRK'ÜN EKONOMİ MUCİZESİ adlı kitabının içinden çıkan bir kroki bana inanılmaz duygular yaşattı.

KRAL ÇIPLAK...!

  “POST” UĞRUNA ULUSU YIKIMA GÖTÜREN SÖZDE SİYASET ADAMLARI! YAZAN: Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA İlkokul’da ilk tarih dersini 4. sınıfta almıştım. O yılın Tarih kitabında Türk devletleriyle ilgili olarak beni en çok etkileyen ve bu devletlerin hemen hepsi için yinelenen, hiç unutamadığım bir cümle vardı: “Post kavgaları yüzünden yıkıldı.” Fransızca olup ‘mevki, koltuk’ anlamına geldiğini o yaşta bilemediğim ‘post’ sözcüğü, çevremde en sık gördüğüm keçi, koyun postunu çağrıştırıyor ve bu Türk devletlerini yönetenlerin, ellerinde birer keçi postu, biribirine saldırdıklarını düşündürüyordu. Atatürk önderliğinde, uygar insanlığa her bakımdan örnek olacak ilke ve değerler üzerine kurulan güzelim Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün içinde kıvrandığı kıskacın baş sorumlusu da, ne yazık ki, iktidarı ve muhalefetiyle ‘post’ uğruna tepinen siyasal parti yöneticileridir. Evet, Türkiyemizi bu yatırımsızlık, işsizlik, meslek ve eğitimden yoksunluk ve bunları hem örtmek hem de sürdürmek içi

ERMENİ SORUNU VE TÜRKİYE' NİN DURUMU

Resim
  D oğum yılı 1965'den önce olan birçoğumuzun rahatlıkla hatırlayacağı bir terör olayları zinciri, ne yazık ki uzun bir süre gündemimizi meşgul etmiştir. 1970'li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti, köklerini aldığı Osmanlı İmparatorluğu zamanından kalmış ve eski bir takım olayların intikamını alıyormuş izlenimi veren bir Ermeni sorunu ile meşgul edilmiştir. Bu dönemde direkt olarak, Fransa, Kanada, Avusturya, ABD gibi dış ülkelerdeki üst düzey elçilik görevlilerimizi hedef alan ve büyük ölçüde başarılı olan vahşi bir terör kampanyası ile yüzyüze geldiğimiz henüz unutulmamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin çeşitli ülkelerdeki diplomatlarını hedef alan bu terör olayı nereden kaynaklanmaktadır? İddia edilen, daha doğrusu Ermeniler'in iddiası şudur: 1. Dünya savaşı yıllarında, Osmanlı İmparatorluğu, Orta ve Doğu Anadolu'da yerleşik Ermeni nüfusu, yaşadıkları yerden kopararak zorunlu göçe ( tehcir ) tabi tutmuş ve bir ırkın bilinçli olarak yokedilmesini hedeflemiştir. Yani,

ORGANİZE İŞLER

B ugün muhalefet partisi CHP lideri grup konuşmasını yapıyor. Bu konuşmayı naklen veren kanallardan birinden izliyorum. Söz yolsuzluklara geldi ve Deniz Baykal Deniz Feneri Derneği ile ilgili dosyanın hükümet tarafından aylardır Almanya’dan getirtilemediğinden bahsediyor. Eliyle bir klasörü havaya kaldırıyor ve devam ediyor onların aylardır getiremediği dosyayı biz getirdik işte burada diyor. Yine devam ediyor yolsuzlukların organize işler olduğunu ve teşkilat halinde yapıldığını anlatıyor. Bütün söylediklerine katılıyorum. Ancak bu gün ortaya çıkan fotoğraf her şeye rağmen CHP nin onca zamandır hala organize olamadığını ve bunu yıllardır beceremediğini gösteriyor. Evet maalesef AKP işleri çok güzel organize ediyor. Aşağıdaki yazıyı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Organize işler bunlar…Organize İşler… Bu organize İşleri yürütenler, minareye göre çok güzel kılıfını da hazırlıyorlar, yani yasayı da yapıyorlar. Daha doğrusu, yapılmak istenen Organize İşlere uygun yasa çıkar

LAİKLİK İLKESİ ANAYASADA

Resim
6 ŞUBAT 2009 LAİKLİK İLKESİ 'NİN ANAYASAYA GİRİŞİNİN 72. YILDÖNÜMÜ D ostlar 6 Şubat 1937'de Laiklik ilkesi Anayasaya konulmuş. Bu ilke anayasaya konalı tam 72 yıl olmuş. Bu ilkenin Anlamını ise esasında hepimiz biliyoruz. Ama bizim bu ilkenin anlamını bir daha tekrar etmemizde yarar var. Laiklik ; herkesin bildiği anlamı ile din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması. Hukuki anlamda devlet ile dinin birbirine karışmaması olarak ifade edilebilir. Siyasi anlamı; Siyasal iktidarın, dinsel kudret ve otoriteden arındırılarak bağımsız hale getirilmesidir.Yada dinin siyasal erk ve yaptırım gücüne sahip olmamasıdır. Atatürk bu konuda şöyle söylemiş; "Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, tüm tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık vesaire yasaktır. Çünkü bunlar gericiliğin kaynakları ve cehaletin damgalarıdır. Türk milleti, böyle müesses

ATATÜRKÇÜ EĞİTİM ANLAYIŞINDAN NASIL UZAKLAŞILDI?

Resim
Ülkemizin sinsi tertiplerle nerelere getirildiğini kendi gözlerinizle görün. Atatürk'ün: "Kendilerini yöneten hükümetin icraatına katlananlar, o icraata katılmış sayılırlar" sözünü anımsayarak izleyiniz. Siz de Benim gibi dehşete kapılacaksınız. Tabi, (başta bakan olmak üzere) aynı gerici-tarikatçı kafalar Üniversitelere de el atmaktan geri kalmadı. Atadıkları YÖK başkanından, rektörlerden, Üniversitelerde Atatürkçü öğretim görevlilerine uygulanan kıyımdan belli değil mi ! Atamızın Eğitimle ilgili şu söylediklerini unutmayalım: Cumhuriyet'in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır. Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok ızdırap çekmiştir. Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır. (1930, Kırklareli) (Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, AKDTYK. Atatürk Araştırma Merkezi,   Ankara, 1999, s. 437) Eğitimdir