Kayıtlar

Mayıs, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Müslümanlar dini özgürlük sorunu yaşıyor"

Resim
D ostlar dün bir haber okudum. Çok şaşırmadım, ama beni şaşırtan şeyin yalanın da bu kadar kuyruklusunu dünyanın gözü önünde hem de avrupanın göbeğinde söyleyen insanın Dışişleri Bakanı ve Baş müzakereci Ali Babacan olması. Yıllarca devlette memur olarak çalıştım, başkent Ankara da doğdum büyüdüm ve hayatım Ankara da geçti. Ankara da başını nereye çevirirseniz çevirin her yer de devletin bir kurumunu veya kamu binasını görürsünüz. İşin ilginç olanı AKP iktidara gelinceye kadar ne ülkenin herhangi bir yerinde nede laik bir devlet olmamıza rağmen kamu kurumları da dahil hiçbir yerde dini özgürlüklerle ilgili bir sorun yaşanmıyordu. Esasında böyle bir sorun da yoktu. Bu her zaman iktidar partisinin seçim malzemesi oldu. Sanki böyle bir sorun varmış gibi göstermeleri yani bunun bugünkü somut örneği Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın avrupanın göbeğinde haberlerde bahsedilen konuşmayı yapması. Bu gün hangi kamu kurumuna giderseniz gidin, yada devletin herhangi bir biriminin bulunduğu binay

Siz Türkiye olsaydınız nasıl hissedersiniz?

Resim
              D ostlar aşağıda okuyacağınız kompozisyonu akşam yemek  yerken tv de haberlerde dinlerken yediğim lokmaları boğazıma dizdi ve kendimi tutamadım hüngür, hüngür ağladım. Hikayesini kısaca vereceğim, kendisi küçük ama büyük yürekli delikanlı Eren şu anda yaşamıyor ama eminim ki şu anda gökyüzünde bir yerlerden bize haykırıyor. Dokuz yaşında küçük bir çocuk olan EREN bizlere nasıl ders veriyor. Vatanın canından kıymetli olduğunu ne güzel anlatıyor. Bu kompozisyondan şu günlerde ders alması gereken kişiler acaba gerekli dersi almışlar mıdır dersiniz? Zonguldak’ta yaşayan Melahat ve Hasan Çöğendez çiftinin oğulları Eren Çöğendez , 8 yaşında bağırsak kanseri hastalığına yakalandı. Kanseri yenen Eren, 2 yıl sonra lösemiye yakalandı. Eren ’e, Amerika’daki Duke Üniversitesi Hastanesi’nde 22 Mart 2005’te ilik nakli yapıldı. İlik hücrelerinin yüzde 98 oranında uyum sağlamasına karşın, kullandığı ilaçların yan etkisiyle organları tahrip olan Eren, kurtarılamadı. 21 Aralık 2006’da

PENCERE KENARI

Resim
        D ostlar sevgili eşim yine kendi e-postasına gönderilmiş olan güzel bir hikayeyi benim e-postama da göndermiş. Hikayeyi bir soluk da okudum. Hikaye beni çok etkiledi. Nedense sahip olduklarımızın kıymetini hiç bilmediğimizi düşündüm. Sizce de öyle değil mi? Ne dersiniz? Hikayenin sonundaki notta " Mektubu elinizde tutmayın. İyi şans dilediğiniz tüm arkadaşlarınıza iletin....." yazıyordu bende sizlerle paylaşmaya karar verdim. Sizlerde benim gibi hiç değilse elinizdekilerin kıymetini anlarda dört elle sarılmaya karar verirsiniz belki….. PENCERE KENARI Bu yazıyı okumanız sadece 30 saniyenizi alacak, ve sonunda hayata ve ilişkilere bakış açınız değişecek.!!! İleri derecede hasta iki adam ayni hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı.Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı. Bu iki hasta saatle

BİR BAKAN VE İKİ ÇOCUK

Resim
      Y ıllar önce bir Milli Eğitim Bakanının makam odasının kapısı çalındı. İçeriden kararlı ve tok bir ses ''Giriiin'' diye seslendi. Oldukça mütevazi döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi. Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanının yanına yanaşarak : ''Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi'yle beraber'' diyerek arkadaşını gösterdi. Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden. Gazi ve Can , Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular. Tombul yanaklı çocuk söz aldı: ''Babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimizde başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika’ya okumaya gitmek istiyoruz'' Bakan küçük bir sessizlikten sonra oğluna: ''Oğlum biraz dışarı çıkar mısın?Bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak'' dedi. Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi: '